
HASAN ÖZTOPRAK
T o p l u Ş i i r l e r
KORKUT AKIN /gazetesiz.com
“kendimizi gelecek ve umutla şereflendirdik
dokunduk bolluk oldu”
Kendine özgü mecazlarla, bilgece, kimi kez dua cümlelerini andıran sözlerle var oluşa ilişkin sorunlar ve sorularla örülü bir şiir” diyor Ataol Behramoğlu, yukarıdaki dizelerin şairi Hasan Öztoprak için… Bir karamsarlık seziliyor, diyeceğim ama acı daha ağır basıyor. Geleceksiz diyeceğim ama ‘bolluk’ ilginç gelmiyor mu size de. Tam bıçak sırtı şiirlerle karşı karşıyayız bu kez.
Umudu üzmemek gerek…
Hasan Öztoprak’ın şiirinde, acı, keder, hüzün ve yalnızlık umudu barındırıyor; içinde görmek/bilmek istemeseniz de… Tedirginliklerin, huzursuzlukların, sıkıntıların, acıların, karamsarlığın arasından umut süzmek istiyorum ve bu niyetimde haksız olmadığım her şiirde bir kez daha belli ediyor kendini. Okudukça seviyorum, sevdikçe yeni tatlar süzüyorum, yeni tatlarla birlikte ben de yeni ufuklara yelken açıyorum. Değil mi ki şiir, bir coşkudur, heyecandır, aşktır… Aşkın acısını da sarmayı bilir.
Büyük coşku
“bir dokunuş bir hayattır
bir öpücük büyük bir hayat”
Ne büyük duygu bu! Dokunuşla öpüşmeyi buluşturan, hayat bu işte… Peki, nasıl ‘karamsar’ olarak niteleriz Hasan Öztoprak’ın şiirini, mümkün mü? Hayalini bilinmezliklere sürdüğünü söylüyor (s. 38, “Canlıdır belki ölü doğan”) bir dizesinde. Kuşkusuz sizin bakışınızla da doğru orantılı, karamsarlık çıkarılabilir, tabii, başlığını da gözeterek. Ama ben hiçbir zaman umudu üzmeyen biri olarak bilinmezliklerin gizeminde de güzellikleri arayacağım merakla karışık.
Sema(h) dönmek
“semaya döndüm, kalbimi açtım”
Şairin semaya dönmesini karıştırmayalım isterseniz; inzivaya çekilenin -günümüz siyasasıyla da ilintili- dini bir duygu yüküyle karşılaşabilirsiniz. Kendisi, bilmem ne der! Her ne kadar bolca ‘vamp’ geçse de dizelerde ulvi olması muhtemeldir. Beni yalancı çıkarmıyor sağ olması…
Acele mi etmişiz ne!
Hasan Öztoprak, “Toplu Şiirleri”ni, kapakta kronolojik olmasına karşın son kitaptan ilkine doğru sıralamış. Bir film gibi, olanları ve akışını bile isteye izleyelim diye… Bir kez daha görülüyor ki şair, karamsarlıktan umudu süzmüş.
“Tanrım
günahkârım ben de
tanığı olduğum
bunca cinayetten sonra
biliyorum kolaydır yoldan çıkmak; ama”
Okyanus, bitmeyen yangın
“Böyle başladı benim yangın hikâyem:
Bir yangın büyür büyür büyür ve biter
Bitmeyen yangın okyanustur
Okyanusta dolaşan ırmaktır
Irmağı sürükleyen rüzgârdır:
Öbürüne uzanan rüzgâr.”
Dizeyi bozup çıkardım, ama aslında yanlış yaptım galiba. Umutsuzluk sezilen dizeye umut yüklemiş oldum… Şiire anlam yükleyen okur, o anlamla yol çizenler düzeltsin yanlışımı…
Şairin içindekiyle dışına yansıyan (okurun süzdüğü) arasında bir fark var… Hasan Hüseyin’in Kızılırmak’ında dizelere yansıyan ‘karpuz’ örneği gibi… O, “dışı yeşil yeşil de içi kırmızı” diyordu şiirce. Öztoprak ise karamsarlıktan umut, yılgınlıktan öfke, sertlikten yumuşaklık, kırılganlıktan esneklik süzüyor.
“Elimden tut” dese de… Sizi ‘yangın’a götüren ve üstüne üstlük yangını körükleyen biri şair. Şiiri de zor.
Şiirin zoru, her okunduğunda yeni bir anlam yüklenir, yeni tatlar bırakır ağızda/beyinde. Zordan yılmayan şairin çabasını selamlıyorum.
