
HASAN ÖZTOPRAK

Şiirimiz Hayatidir Abiler
Şairler suskunsa demek ki kendilerini
etkileyen bir hayatın içinde değiller.
Şairler nefes alıp vermiyorsa demek ki,
etraflarını saran hava yeterince saf değil.
Şiir nedir? Bir güç mü? Yaşama aracı mı? İleriyi işaret eden bir parmak mı? Tarihe düşülen bir not mu? Belki sadece bilgi’dir ve bilincin bir oyunu. Belki hepsi birden, ya da hiçbiri; hepsinin üstünde, hepsini kapsayan bir şey. Şiirde neden bir hayatilik arıyoruz? Her şey zaten fazlasıyla hayati değil mi? Politika, ekonomik kriz, darbe söylentileri, ergenekon, şengen vizesi…
‘Şiirde neden hayatilik arıyoruz?’ sorusuna yeniden dönelim. Sonra soruyu ayrıştıralım ve hayatilik kavramından ne anladığımızı sorgulayalım. Hepimiz için ortak olan bir hayatilik var mı acaba? Sözgelimi kadın ve erkeğin hayati bulduğu aynı şey midir? Mankenin ve çobanın, politikacının ve tekel işçisinin, iyinin ve kötünün, dindarın ve ateistin, ev kadınının ve erkek aşçının, köylü kadının ve şehirli kadının, İstanbullu’nun ve Karslı’nın, Kürt’ün ve Türk’ün kısacası senin ve benim… Sonra hayatilik mekân ve zaman’da farklılık gösterir. Ona göre bu mekân’da ve bu zaman diliminde bir şey hayatiyken bana göre olmayabilir. Ve bu mekân ve bu zaman diliminde hayati olan şey başka mekân ve zaman’da hayati olmayabilir. Ahkâm kesmeye gerek yok bunlar bilinen şeyler.
Sonuç olarak bu tür sorular bizi aynileştirmeye götürür, ortalama şiire zorlar.
Şiir, şairin ağzından çıkan bir laf öbeğidir. Onu hafife almak gaflettir tamam da, hepimizin zaman zaman yaptığı gibi – hatta bu metnin de – ona olduğundan daha fazla önem atfetmek ne kadar doğru? Şiir hayati olmak zorunda mı? Öyleyse, hangi şiirin, şairi için ne kadar hayati olduğunu anlayacak bir ölçerimiz var mı?
Bu hayati lafına fazla taktığımın farkındayım. Hatta, nedenini bilmiyorum, bunun beni sinirlendirdiğini bile söyleyebilirim. Belki, şiirimizdeki hayati eksiklikleri aramak ile bu ülkede (dünyada mı desem) hayatlarımızın beş para etmediği gerçeği ironik bir tezatlık oluşturduğu içindir, kimbilir.
Bence şiir hakkında konuşabileceğimiz tek şey var, şiir söz konusu olduğunda ölçüye gelen tek şey, bilgiyle ölçebileceğimiz tek şey: Estetik. Bir estetik nesnesi olarak şiir tartışılabilir. Bunun dışında yapacağımız her tartışma fasa fisodur. Ve burdan baktığımda şiirimizin genel olarak bir estetik sorunsalı olmadığını görebiliyorum. Belki de eksik olan budur.
Bir yandan da insanın elinin ve gözünün değdiği her şey hayatidir; boşluktaki bir ses, doğadaki bir renk… Hayatidir ama anlamlı değildir, onları anlamlı yapan bilinçli bir eldir: bilgili ve bilge olmak, içten ve saf olmak: bu sesi şiire ve müziğe, rengi resme dönüştürür.
Şiirimizde eksiklikler vardır, önceden de vardı, sanırım sonra da olacak ve iyi ki de var. Düşünsenize eksiksiz bir şiiri, ne kadar da yavan… Belki de bu eksiklikler yüzünden şiir şiirdir…
İmdi, şiirlerin yazılması, dergilerin çıkması iyidir. Bizatihi bunun kendisi hayata dahildir.
Şiirimizde (Yani genel olarak Türk şiirinde.) eksik olan, gerçekten eksik olan başka bir şey onu yeterince tanıtamıyor oluşumuzdur.
Bir de fazlalık(lar) var. Bunu zaten hepimiz biliyoruz.