
HASAN ÖZTOPRAK
Draman Hatırası Üzerine
Cumhuriyet Dergi / Özlem İşbilir
'Semtime gönül borcumu ödeyebildiysem ne mutlu'
2010 Avrupa Kültür Başkenti edebiyat projelerinin en önemlilerinden biri olan 'İstanbulum', İstanbul'un kırk semtinin en az kırk yıllık birikiminin kırk ayrı İstanbullu yazar tarafından ele alındığı önemli edebiyat olaylarından biri. Kırk yazarın, birçoğu edebi açıdan da adından söz ettirecekmiş gibi görülen eserleri, okurlara farklı bir İstanbul okuması şansını da veriyor. Bu kırk kitaptan biri olan ve diğer semtlere göre adı az duyulmuş bir semti anlatan Draman Hatırası adlı kitabın yazarı, şair ve romancı Hasan Öztoprak'la hem projeyi hem de kitabını konuştuk.
Öncelikle projeye katılımınızın nasıl olduğunu anlatabilir misiniz bize?
Heyamola Yayınları'nın sahibi ve yayın yönetmeni Ömer Asan'ın davetiyle projeye katıldım. Aslına bakarsanız, bir edebiyatçı olarak bu tür sipariş kitap fikrine pek de sıcak bakmam. Bu projeye katılmayı ise iki nedenden dolayı sevinçle karşıladığımı belirtmeliyim: Birincisi doğup büyüdüğüm ve derin bir bağlılık duyduğum İstanbul'un, Avrupa Kültür Başkenti seçilmesi beni gerçekten heyecanlandırdı. 'İstanbulum' projesi bu heyecanımı arttırdı; şimdi bu kitapla bu heyecanın bir parçası oldum. Bu projeye katılmak beni iyi hissettirecekti, öyle de oldu. İkincisi daha derin bir şey, kitapta da yazdım, Draman Hatırası'nı doğup büyüdüğüm semte ve ben olmamı sağlayan herkese gönül borcumu ödemem için bir vesile saydım. Bunu bir parça başarabildiysem, ne mutlu bana.
'KENDİMİ ANLATIRKEN SEMTİN BİR PARÇASI OLMAYI İSTEDİM'
- Draman Hatırası'nı üç ayda yazıp bitirdiğinizi yazmışsınız. Nasıl bir çalışma süreci yaşadınız? Zira adına rağmen içine Balat, Fener hatta Karagümrük'ü de alan daha geniş bir coğrafyayı anlatıyorsunuz.
- Kısa bir zaman dilimi ve sayfa sayısı sınırlı bir format içinde yazmak zorundaydım. Bu pek de kolay bir iş değildi. Sanırım biraz şanslıydım, zira uzun zamandır tasarladığım ve Haliç çevresinde geçen bir semt romanı üzerine kimi notlar almıştım. Aslında bilmeden bu kitap için hazırlık yapıyormuşum. Bu çok işime yaradı. Ama yetmedi, biraz daha araştırma yapmam, biraz daha hafızamı taramam gerekti. Anıları bilirsiniz, bir yerden tuttuğunuzda arkası gelir. Benim de böyle oldu; unuttuğumu sandığım, uzun zamandır hatırlamadığım, anmadığım onlarca anı aklıma adeta sökün etti. Elbette böyle bir kitap için anılar da yetmez, daha doğrusu bu beni tatmin etmezdi. Ardımda kalmış duygulara, o döneme ait hissiyata geri dönmem gerekti. Acılarımızı, düşlerimizi anımsamak hüzün verdi; neşeli günlerimizi anımsamak mutluluk... Uzun süredir göremediğim çocukluk arkadaşlarımı, arada yitirdiklerimi yazma sürecinde nasıl da özlediğimi hissettim. Evet kısa bir zaman olabilir ama, yoğunluk olarak bakarsanız oldukça uzundu. Coğrafya meselesine gelince, Haliç ve çevresindeki semtler aslında hem birbiriden farklı hem de iç içe geçmiş semtlerdir. Sözgelimi Cibali'yle Küçük Mustafa Paşa, ya da Fener'le Balat nerede birbirinden ayrılır bilemezsiniz. Tarihte 'İç Balat' dendiği de bilinen Draman da Balat'ın hemen yukarısında yer alan küçük bir semttir. Draman'la Balat'ı birleştiren Ayan Caddesi'nin nereden itibaren Balat olduğunu kimse söyleyemez. Aynı mahallenin bir kısmı Balat'a, bir kısmı Draman'a ait olabilir, hatta kitapta sıkça söz ettiğim Zülüflü Sokak'ın alt yanı Balat üst tarafı Draman'dır. Böyle olunca oraları es geçmek istesem de mümkün olmazdı. Ayrıca farklılıkları değil iç içe geçmiş anları, anıları, duyguları anlattığım için bu gerekliydi. Bir başka neden kendi hikâyemle ilgili; Balat'la Fener'in kesiştiği, Fener'in ve Balat'ın merkezine aynı mesafede bir mahallede doğdum. Dokuz yaşımdayken de Draman'a taşındık, ortaokulu Karagümrük'te, liseyi Vatan Caddesi'ndeki Vatan Lisesi'nde okudum. Yirmili yaşlarımın çoğunu Sulukule'nin hemen kıyısında Karagümrük'te bir mahallede geçirdim. Ama Draman hep merkezdi, annem son yıllara kadar orada oturmayı sürdürdüğünden. Böylece benim yazacağım bir semt kitabı, üstelik otobiyografik bir özellik taşıyacaksa bu geniş coğrafyayı ele alarak yazılmalıydı.
- Draman Hatırası'nda anıların eşliğinde bir semtin tarihini, sosyal yapısını, insan ilişkilerini anlatıyorsunuz, bir de aralara serpiştirdiğiniz, sizin deyiminizle yarı kurgusal hikâyeler ve sondaki tarihi ansiklopedik sayılabilecek bilgiler var, bütün bu parçalı yapı tasarladığınız şey miydi, yoksa yazma sürecinde kendiliğinden mi oluştu?
- Yayınevi yazım konusunda bir sınırlama getirmiş olsaydı bu öneriyi asla kabul etmez, böyle bir kitap yazma işine hiç girişmezdim. Dolayısıyla sipariş bir kitap söz konusu olduğunda serbest olmak önemliydi, bunu kullandım ve zaten bu biçimsel parçalı yapı, benim kullanmayı sevdiğim bir şey. Şöyle yapmak istedim: Kendimi anlatırken bir semti anlatmayı ve bir semti anlatırken onun bir parçası olmayı. Bu arada tarihi ve arkeolojik olarak da önemli olan bu bölgenin anıt değerindeki eserlerini, kâh kendi tecrübemle kâh kaynaklara dayanarak, dipnot haddini aşmadan aktarmaya çalıştım. Aradaki hikâyecikler ise çoğu, tanık olduğum, bazıları isim değişikliği yapılarak yeniden kurgulanmış gerçek olaylardır ve evet bu benim baştan beri tasarladığım bir şeydi, görülmüş olması da doğrusu hoşuma gitti.
- Draman Hatırası 1970 sonrası ile ilgili politik bir okuma şansı da veriyor, ne dersiniz?
- Bu 'politik okuma'yla ne demek istediğinize bağlı sanırım. Evet, bir bakıma politika Draman Hatırası'nın art alanlarından bir tanesi ama ben bunu bile isteye yapmış değilim. Ne ki, benim gibi yaşamının on beş yılı reel olmak üzere çoğu politikayla hemhal olmuş birinin yazdığı otobiyografik bir kitapta politikanın olmaması düşünülemez. Kaldı ki, yetmişli yıllar anlatıldığında, özellikle son beş yılında İstanbul'da politize olmamış bir semt bulamazsınız. Ancak, ben bu kitapta politikayı bir unsur olarak bile kullandım diyemem; kendiliğinden ve zorunlu, anlatının içine yerleşen, sonra anlatı geliştikçe kendi de serpilen bağımsız bir şey. Önemli ama o kadar da önemli değil.
- Draman pek de bilinen bir semt değil, yani bir Cihangir, Nişantaşı, Moda'nın yanında?
- Haklısınız, diğer otuz dokuz semte bakarak Draman'ın İstanbullu için bile yabancı olduğunu söyleyebiliriz. Çoğu İstanbullu Draman'ı 90 numaralı hattın son durağı olarak bilir. Ama gerçek farklıdır, Draman İstanbul'un en eski Türk semtlerinden biridir. Hemen altındaki kozmopolit Balat ve biraz yukarısındaki gelişmiş Karagümrük'ün yanında bir parça sönük kalmış olsa da, bu orada enteresan hayatların yaşanmadığını göstermez. Bunu Draman Hatırası'nı okuyarak anlayabilirsiniz.
'PROJENİN TÜM KİTAPLARI UZUN BİR ŞİİRİN PARÇASI GİBİ'
- Biraz da projeden söz edelim, proje ve diğer kitaplar hakkında neler söyleyebilirsiniz?
- Bu projenin heyecan verici olduğunu yukarıda da söylemiştim. Bir İstanbul sevdalısı olarak yazarından biri olmasaydım da bu kitaplar, kütüphanemin önemli bir parçası olacaktı kuşkusuz. Hiç şüphe yok ki, İstanbul'un onlarca semtinin önemli bir bölümünü değerli yazarların kaleminden okuyacak olmak, benim gibi birçok İstanbulluyu da sevindirmiştir. İstanbul'la henüz tanışmamış olanlar içinse, bu muhteşem kenti tanımak için inanılmaz bir fırsat var önlerinde. Bu kitaplar sayesinde semtlerin kalbine hakiki ve duygu yüklü yolculuklar yapabilirler. Bunu söylüyorum çünkü şu ana kadar okuduklarım beni bu düşüncemde yanıltmadı.
- Hangilerini okudunuz?
- Öncelikle arkadaşlarım Ataol Behramoğlu'nun Adalar'ını, Haydar Ergülen'in Cihangir'ini, Adnan Özer'in Taşlıtarla'sını, Hüseyin Alemdar'ın Yeşilçam'ını ve romanlarını da ilgiyle okuduğum Mine Söğüt'ün Dolapdere'sini okudum. Şimdi elimde Ömer Erdem'in Üsküdar'ı var. Diğerlerini okumak için de sabırsızlanıyorum. Hepsi samimiyetle yazılmış kitaplar, her biri uzun bir İstanbul şiirinin bir parçası gibi. Bu lezzeti tatmamak olmaz.
- Son olarak ne söylemek istersiniz.
- Yeri gelse de söylesem diyordum, son söze kaldı: Öncelikle bu kitapların bu kadarla kalmaması, bu diziye yeni semtlerin ve yeni kitapların da eklenmesi harika olur. Ama daha önemlisi İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti Ajansı'nın bu diziyi Avrupa'ya tanıtması, mümkünse çevirilerinin yapılıp yayımlanması için çaba göstermesidir. Böylece kitaplar Avrupa Kültür Başkenti temasına daha uygun olacak, amaca daha çok yakışacak.