top of page

Toplu Şiirleri Üzerine

 

 

Cumhuriyet Dergi / Halil Gökhan

 

 

-Sevgili Hasan Öztoprak, 12 yıl aradan sonra bütün şiir kitapların bir arada Toplu Şiirleri adıyla yayımlandı. Toplu Şiirleri sizce bir şair için durak mı yoksa nefeslenme mi sayılmalı?

 

Başka şairler için ne ifade ettiğini bilemem. Benim için daha çok formel ve pratik bir şey, biraz da ihtiyaçtı. Dört şiir kitabımın ve arada ‘Ey Aşkı Anlayanlar’ adıyla yayımlanan ilk üç kitabın bir aradaki baskıları çoktandır tükenmişti. Sahaflardan aranır hale gelince ve böyle bir teklif de olunca, neden olmasın dedim. Toplu basımlara falan, tabii romantik bir anlam yükleyenler de çıkabilir ama bana pek manasız geliyor bu. Ayrıca bir şairin durak ya da nefeslenme gibi bir sorunu olabilir mi? Bence hiçbir şair nefes nefese kalmamalı ve zaten şairler için nefeslenecek bir durak da yoktur.

 

-Toplu Şiirleri'ne şimdiden bakınca onları nasıl buluyorsun?

 

İyi ve kötü bir arada… İçlerinde benim için son derece değerli bir an’a işaret eden de var, neden yazdığımı unuttuğum da. Ama şiir zaten neden yazılır? Bunu bilen var mı? Geçenlerde okuduğum, ‘Şiir Nasıl Okunur’ adlı kitapta Terry Eagleton, şiirin “en iyi halinde, insan bilincinin mükemmel biçimde incelikli bir ürünü,” olduğunu söylüyor. (s. 35) Bu gerçekten doğruysa benim şiirlerimin de kendi bilincimin ‘incelikli’ bir ürünü olduğunu pek ala söyleyebiliriz. Bu bize şöyle bir satırbaşı açmamız için de olanak sağlıyor: şiiri kendi yazıldığı tarihin bağlamından soyutlayarak okumak mümkün mü? Tabii bu soru ve bütün bu yaklaşımlar bir şiir ‘haz verici’ olarak düşünülmediğinde ve anlama olan bağlılığa kesin bir gönderme yaptığımızda anlaşılabilir olur ki bu da müphemdir.

 

- Sen çok sık yazan bir şair değilsin, dergilerde de seni sık görmüyoruz. Bir aralar - belki düz yazı kitapları, romanlar ardı ardına gelince - şiirden koptuğun, uzaklaştığın bile söylenir olmuştu…

 

Bunları ben de duydum. Evet, çok sık yazmadığım belki de yazamadığım doğru, ilham perim tam mesaili çalışmıyor sanırım. Şaka bir yana ilk şiirimi 1984 yılında yayımladığım düşünülürse, demek ki tam otuz yıldır şiir yayımlıyorum… Ve yayımladığım toplam şiir sayısı herhalde yüzü bulmaz. Bu da yılda üç dört şiir ediyor. Hâlâ öyle, yılda üç dört şiir ancak yazabiliyorum ve bunların çoğunu yayımlıyorum. Son şiir kitabım ‘Kırklar Kitabından’ bu yana da on iki yıl geçti. Bu on iki yılda çok daha az şiir yazıp yayımladığım da doğru. Bu arada tabii üçü roman beş düz yazı kitabım yayımlandı. Bütün bunlar benim şiirden uzaklaştığım şeklinde değerlendirilmiş olabilir. Ama bu doğru değil. Ne kadar az yazarsam yazayım ve ne kadar düz yazı kitabı yayımlarsam yayımlayayım, kendimi hep şair olarak gördüm.

 

-Her kitaptan özel anılar muhakkak vardır tek tek, unutulmaz olanlar ya da önemli notlar...

 

Özellikle ilk kitabımın çıkış macerasını unutmam mümkün değil. Sevgili arkadaşlarım Birhan Keskin, Osman Çakmakçı ve İrfan Yıldız’la birlikte, Adnan Özer’in öncülüğünde ve editörlüğünde çıkarmıştık ilk kitaplarımızı. Kitapların matbaadan geleceği gün yayınevinin ofisinde geçmek bilmeyen saatler boyunca, heyecan içinde beklemiştik sabaha dek. Rengârenk kapaklarıyla birer bayram şekeri gibiydiler; ilk ele alışımı, o anda hissettiğim şeyi unutamam. Son kitabım ‘Kırklar Kitabı’ Can Yayınları edisyonuydu. O sıralar şiir kitaplarının editörlüğünü sevgili Hilmi Yavuz yapıyordu. Şiirimin Hilmi Yavuz’un şiir tanımına, algılayışına ya da dünyasına deyin, pek de yakın olmadığını biliyordum ama yine de dosyamı gönderdim. Belki de kendimi sınamış olmak için böyle yapmışımdır, bilmiyorum. Dosyamın kabul edilmesi ve kitabımın kısa sürede basılması ilk kitabımın yayımlanması kadar heyecanlandırmıştı beni…

 

-Senin için hangi şiir kitapların, hangi yönlerden daha özel ve müstesna?

 

Tabii her birinin benim için yeri ayrı. İlk kitabım ‘O Hayalle Kal’ ilk kitap olmanın bütün özelliklerini taşıyor olmasına rağmen benim gelecekte nasıl bir şiiri geliştireceğimin de ipuçlarını veriyordu bana göre. İkinci kitabımdaki özellikle ‘Semt Şiirleri’ni çok önemsiyorum. Doğup büyüdüğüm ve ‘ben’ olmamda kuşkusuz en çok etkisi olan semtime borcumun az da olsa bir kısmını bu şiirlerle ödedim sanırım. Üçüncü kitabım ‘Ağıtlar’ çok sevdiğim şair Rilke’ye bir selam niteliğinde sayılabilir. Tamamıyla ‘Duino Ağıtları’ndan esinlenerek yazılmış şiirler… Son kitabımı ise olgunluğa bir adım olarak görüyorum ama aynı zamanda bir tür kendi hayatım vesilesiyle bütün hayatın aurasına bir bakış da bulunabilir orada ve ‘Ağıtlar’da keşfedilen maneviyata derinlemesine bir giriş de sayılabilir.

 

-Türk şiirinde sence toplu ve bütün şiirleri geleneğini nasıl buluyorsun? Sence bu işin "zamanı" nedir?

 

Bu yalnızca Türk şiirinde olan bir şey olmasa gerek. Bunu bir tür ihtiyaç olarak görebiliriz. Doğrusu sevdiğim bir şairin külliyatını tek bir cilt ya da birkaç cilt halinde toplu olarak görmek benim de hoşuma gidiyor. Bu bir tür kolaylık sağlıyor. Bir gelenekse de güzel bir gelenek. Zaman ise şairinin bileceği bir şey.

 

-Bir şairi tamamen okumalı mı ya da onun şiirlerini tabiri caizse "ısırarak" mı yemeli?

 

Isırmadan yemek mümkün olmadığına göre!... Aslında şiiri iki tür okumak gerekir. Önce içinden, anlayarak; şair ne demiş, niye demiş… Sonra sesli, anlamını bir kenara bırakarak, uygun bir ritim ve ruh haliyle, müziğini hissederek… Bir şairin bütün şiirlerini ancak böyle okuyarak ona nüfuz edebilirsiniz ve onun kendi şairiniz olup olmadığını kavrayabilirsiniz.

 

-Eski şiirimizde sanırım bu adet yoktu... Külliyat oluşturma, isme rağmen modern bir davranış edebiyatta... Bu âdeti ve şiirin hayatımızdaki yeni yerleri bakımından nasıl yorumlarsın?

 

Aslına bakarsan, Divan Şiiri bir külliyat şiiri değil de nedir? Dolayısıyla biz de bu gelenek Divan Şiirinden geliyor olabilir. Şimdi daha modern tarzda yapılıyor oluşu bunu değiştirmez. Yukarıda da söyledim, bu okuyucuya bir tür kolaylık sağlıyor başka da bir anlamı olduğunu sanmıyorum. Şiirin hayatımızdaki ‘yeni’ yeri ise belki de yersizliktir. Şiirin hayatta bir yer edinebilmesi onun gücüyle orantılıdır ki ben günümüzde ‘güçlü’ bir şiir yazıldığına inanmıyorum.

 

-Son olarak Hasan Öztoprak şimdi nelerle uğraşıyor ve bize yeni bir şiir kitabı müjdeliyor mu?

 

Dediğim gibi son yıllarda düz yazıyla girdiğim yoğun cebelleşme beni biraz da olsa şiirden uzak tuttu. Şiirden değil de belki şiir ortamından. Dergilerde çok az şiir yayımladığım gibi bir türlü şiirlerimi bir araya getirip yeni bir kitap yayımlayamadım. Ama bu sene bunu kıracağım. ‘Kusursuz Gece’ adıyla dosyalaştırdığım şiirlerimi bu yıl yayımlamayı çok istiyorum. Bakalım, kısmet. Ayrıca üzerinde uzun zamandır çalıştığım bir romanı da bitirmek üzereyim. Umarım 2014’ün sonlarına doğru onu da yayımlamak mümkün olur.

 Cumhuriyet Kitap / 20 Şubat 2014 / s. 1253

  • w-facebook
  • Google+ App Icon
  • LinkedIn App Icon
  • Twitter Clean
  • w-youtube
bottom of page